Prince of Persia Lost Crown ilk duyurulduğunda herkes “Bu ne ya böyle Prince of Persia mı olur?” demişti. Ancak, The Lost Crown, beklenmedik bir şekilde keyifli ve başarılı bir oyun olarak ortaya çıktı. Ubisoft’un bu seriyi sıfırlama kararı ve yeni bir başkarakterle tanıtması önceden kuşku uyandırıcı olsa da, oyun bu ön yargıları tamamen yerle bir etti.
Bu seferki hikaye, tanıdık Prens ve hain vezirin ötesine geçiyor. Sargon, Pers İmparatorluğu’nun ünlü “Immortals” askerlerinden biri olarak öne çıkıyor. Kendisi son derece çevik ve kılıç kullanmada usta bir karakter. Immortals ekibi, özel bir enerji olan “Artha” ile özel vuruşlar yapabilen yetenekli savaşçılardan oluşuyor.
Oyunda, Immortals’un lideri olarak, Persepolis’in kuşatılmasını önleyen Sargon, görevli anneler tarafından bakılan Prens Ghassan’ı kurtarma misyonuna liderlik ediyor. Bu noktada, olaylar Simurg ve Kral Darius’un yaşadığı gizemli bir saraya, yani Kaf Dağı’na doğru hızla ilerliyor.
Prince of Persia Lost Crown ve İlginç Zaman Kavramları
Kaf Dağı’nda, zamanın değişken ve güvenilmez olduğu bir ortamla karşılaşıyoruz. Zaman, bir dakikadan öteye gitmeyen koridorlardan, yıllardır dolaşan muhafızlara kadar farklı biçimlerde kendini gösteriyor. Bu durum, oyuncuya sürekli bir şaşkınlık hissi veriyor ve atmosferi zenginleştiriyor.
Prince of Persia Lost Crown İncelemesi Oynanış ve Yetenekleri
Oyunun temel oynanışı, metroidvania türüne aşina olanlar için tanıdık bir formülü kullanıyor. Büyük bir harita üzerinde ilerliyoruz, ancak yeni yetenekler kazanarak ve bulmacaları çözerek erişebildiğimiz yeni bölgelere ulaşıyoruz. Oyun, çeşitli bölgelerin harika tasarımlarına sahip, bu da her bölgenin kendine özgü olduğu anlamına geliyor.
Sargon’un kontrolü oldukça keyifli ve akrobatik hareketlere imkan tanıyor. Zaman içinde kazandığı ok ve yay, çakram gibi silahlarla mücadele etmesini sağlıyor. Ayrıca, zaman güçleri adı verilen özel yetenekler de bulunuyor. Bu yetenekler, çift zıplama, ileri atılma, kendi klonunu oluşturma gibi metroidvania oyunlarından alışık olduğumuz öğeleri içeriyor.
Oyunun zorluğu, düşmanlar ve bölüm sonu canavarlarıyla sık sık yüzleşme ihtiyacını doğuruyor. Bu durum, zamanlamaya dayalı savuşturma yeteneğini etkili bir şekilde kullanmayı gerektiriyor. Ayrıca, oyuncuların sürekli olarak yeteneklerini ve reflekslerini kullanmaları gerekiyor.
Ödül sistemi bazen sıkıntılı olabiliyor. Uğraşların ardından elde edilen ödüller, beklentiyi karşılamayabilir ve oyuncunun hayal kırıklığı yaşamasına neden olabilir.
Teknik ve Müzik
Teknik anlamda, The Lost Crown başarılı bir oyun olarak öne çıkıyor. 30 saatlik oyun süresi boyunca nadir bir hata veya sorun yaşanmıyor. Harita tasarımı, farklı ve detaylı bölgelerle zenginleştirilmiş, bu da oyuna derinlik katıyor. Oyunun müzikleri, Gareth Coker tarafından bestelenmiş ve Orta Doğu ezgilerini başarıyla kullanmış.
Prince of Persia The Lost Crown, seriyi sıfırlamanın yanı sıra, metroidvania türünde başarılı bir deneyim sunuyor. Oyunun akıcı oynanışı, zorlu düşmanları ve etkileyici bölüm sonu canavarları, bu yılın en iyi metroidvania oyunlarından biri olarak öne çıkmasını sağlıyor. Ubisoft, seriyi hem köklerine döndürmüş hem de yeni ve ilginç bir yöne taşımış gibi görünüyor. Prince of Persia hayranları için bu dönüş, uzun süre bekledikleri bir başarı hikayesi olabilir.